Kardeşlerim Kahramanmaraş merkezli deprem(ler) ülkemizde büyük yıkıma sebep oldu. Deprem nedeni büyük acılar kayıplar yaşayan halkımıza Türk milletine rahmetli olan vatandaşlarımız için Allah’tan rahmet dilerim. Yaralılara acil şifalar dilerim. Bende depremde bir çok yakınımı akrabamı çocukluk arkadaşımı ortaokul lise arkadaşımı öğretmenlerimi komşularımı anılarımı maalesef enkazın altında bıraktım. Çok üzgünüz çok yaralıyız. Dokunsalar ağlayacak durumdayız.Milletimizin başı sağolsun.
Kardeşlerim bu çerçevede bazı konularda fikirlerimi açıklamak zorundayım.
1-Deprem 15 milyonluk Türk nüfusu ile beraber mülteciler bölgede yaşayan milyonlarca nüfusla beraber 20 milyona yakın insan etkilendi.Depremin etkili olduğu alan 120binkm2 ile yüzlerce ülkenin yüzölçümünden ve nüfusundan fazla bir coğrafya etkilendi.Resmi rakamlara göre 40.000’in üzerinde ölü var ancak koordinatör vali Osman Bilgin gerçek rakamın bunu 4-5 katı olduğunu söylemektedir.( Ki Bir valinin açıklaması da resmi açıklamadır).Afet büyüktür.Acımız büyüktür.
2-Depremin oluşumu ile ilgili deprem uzmanları ve diğer kişiler çok beyanatlar verdi bunlardan biri de depremin suni bir yöntemle tetiklendiği ve deprem sonrası bazı planların yapıldığıdır. Kardeşlerim Türkiye bir deprem bölgesidir ve maalesef deprem ülkemizin bir gerçeğidir.Ancak bu ülkemizde depremin tetiklenebileceği gerçeğini de değiştirmez.Bende bir mühendis olarak bu depremin tetiklendiğini düşünenlerdenim.
3-KIZILAY ve AFAD’ın içinin boşaltılması KIZILAY gibi bir kurumdaki partizanca ilişkilerin olduğu ve yapılan yardımların yüksek ve ahlaksızca maaş adı altında belli bir yandaş grubuna verildiği inancı Kızılay’ı güçsüzleştirmiş zayıflatmıştır ayrıca Binali YILDIRIM’ın oğlu kızı damadının Kızılay’ı arpalık gibi kullandığı düşüncesi insanları rahatsız etmiştir.Buna ek olarak depremin şiddeti afet bölgesinin genişliği Askerin derhal görevlendirilmemesi kurtarma çalışmalarının zayıf olması bazı yerlerde hiç olması veya günler sonra gidilmesi çok büyük tepki toplamıştır.
4-Deprem bölgesinde İspanyol askerleri askeri araçlarla gezip İspanyol ordusunun resmi web sayfasında “İspanyol Askerleri Devriye Geziyor” yazıp resim paylaşmaları halkımızı deprem kadar yaralamıştır.
Şunu dünya kamuoyuna Duyuralım: Resmi izinler TBMM Uluslararası Antlaşmalar çerçevesi dışında Ülkemizde yapılacak her izinsiz sınır geçen,sözde devriye gezen boy gösteren yabancı askerler Türk milletinin doğal hedefidir ve gerekirse bu tarz girişimleri durdurmak için askeri beklemeden asker gelemiyorsa gecikiyorsa yada emir alamıyorsa Türk milleti olarak biz gerekeni yaparız.Vatanımızı savunmak için gerekeni yapmak silah kullanmak için kimseden izin talimat beklemeyiz.Gereken derken burada az söylüyoruz okurdan çok anlamasını rica ediyoruz.
5-Son olarak asıl konuşulması gereken konu Türk milletini deprem fay hatları üzerine hapsedilmesidir. Biraz tarih okuyan geçmişine bakan herkes bilir ki “9.yy’dan 20yya kadar topraklarımız acımasızca yağmalanmıştır.Askeri üstünlüklerini kullanan başta Rusya İngiltere Fransa Avusturya olmak üzere bir çok devlet acımasızca topraklarımızı yağmalamış özelikle Balkanlarda Türkleri imha etmek yolu ile Türk’süzleştirilmiştir. Hatta bir çok Avrupalı tarihçinin dediği gibi Balkanlarda Türk avı bir tür av sporuna dönmüştür. Topraklarımız acımasızca elimizden alan Balkanlar,Kırım,Cezayir,Mısır,Tunus Doğu Trakya Batı Trakya Doğu Rumeli Suriye Irak Kıprıs Adalar acımasızca elimizden alınmıştır.İleride Türk nüfus sorunu çıkmasın diye buldukları çözüm ise her işgalci ülkenin kendi işgal ettiği ülkedeki Türk nüfusu öldürerek yok etmesidir.Öyle de yaptılar Türkleri bu saydığım bölgelerde büyük kıyımlardan geçirerek büyük ölçüde yok ettiler.Birinci Cihan Harbi sonrası yapılan anlaşmalara aykırı olarak Kuzey Suriye Kuzey Irak Batı Trakya Selanik Adalar Kıprıs Türk milletine iade edilmedi.
Sonuç olarak suni olarak tarihi gerçeklere uluslar arası hukuka ve Türk Milleti’nin haklarına muğayyir çizilen bu sınırları artık tartışmaya hakkımız vardır. Türk milletini fay hatları üzerinde yaşamaya mecbur eden fiili durum 1699 yılındaki Karlofça Antlaşmasından başlayıp acımasızca topraklarımız alan insanlarımız öldüren ve ancak Lozan’da kısmen durdurulabilen bir nefes alabildiğimiz biraz kendimize geldiğimiz durumu da dile getirmek istiyoruz.Bu çerçevede
a)-Yaklaşık 250 yıllık Türk katliamları ve Türk toprağını midesine indiren bu tarihi süreci tartışmalıyız.Basit birkaç örnekle anlatalım. Balkanlardaki Türk nüfus Anadolu’da ki Türk nüfusun iki katında fazlayken bunların büyük kısmı öldürülerek katledilerek yok edilmiş canını kurtarabilenlerin sadece küçük bir kısmı Anadolu’ya ulaşabilmiştir.
b)-Kuzey Irak Kuzey Suriye’de ki Musul Kerkük’te ki Türk nüfus oranı %85-90’larda iken bugün %20-30’lara düşmüş hatta bazı bölgelerde giderek azalmıştır.
c)-İsrail’in işgal ettiği ve her gün gazetelerde televizyonlarda adını duyduğumuz izlediğimiz GOLAN TEPELERİ Türk toprağıdır ve asıl adı GÖL ÖNÜ’dür ve GOLAN bu isimin Arapçalaşmış halidir.GOLAN’da bulunan 120 köyden 90 civarı Türk köyü 20 civarı Kafkasya’dan göçen Osmanlıya sığınan Çerkez köyü 10 tane civarı da Arap köyüydü. Malesef oradaki Türk köyleri de işgal sonrası ŞAM ve Halep’in varoşlarında yoksulluk içerisinde yaşadı ve büyük oranda asimle oldu,oluyor.
SON SÖZ: İspanyol çocuklar üzerinden show yapıp İskenderun’da Devriye geziyoruz resimleri paylaşanlara mesajımız şudur: İskenderun’da yardıma geldik diyip resim paylaşıp devriye geziyoruz demek Tango dans yapmaya benzemez yanlış düşünceleri depremde kaldırdığımız enkaza gömeriz.
Bu çirkinliği yapanlara bizim mesajımız şudur: Sizin planlarınız olabilir bizim de planlarımız vardır.Kaybettiğimiz acımasızca elimizden alınan topraklar sonsuza kadar değil geçici olarak dışarıdadır ve en kısa zamanda ANA VATAN’a rücu edeceklerdir.