SİTESOL1
SİTESAĞ1
Bedrettin Gündeş
Köşe Yazarı
Bedrettin Gündeş
 

TÜRKİYE NEFES ALMALI…

Sevgi ekersen; saygı ve sevgi bulursun. Nefret ekersen; Kin ve nefretle buluşursun. Bu doğanın kanunudur. Ne ekersen onu biçersin. Yaşam bir dengedir, bozulursa raydan çıkar. Raydan çıkarsa nereye savrulacağı belli olmaz. Türkiye kendi içinde demokrasi kültürünü geliştiremediği için, birlikte üretme, birlikte kalkınma, birlikte paylaşma erdemliliğini kendi toplumuna yansıtamadığı için; bugünkü geri kalmışlığı, yoksulluğu, yolsuzluğu ve hukuksuzluğu iliklerine kadar yaşar oldu. Kötü ruhların ülke üzerinde bu kadar egemen olduğu bir dönemde, yeni bir nefes kanalı açılmış gibi görünüyor. Bu aynı zamanda demokratik değerlerin anlam kazanacağı bir süreç olabilir. Savaşı istemek kötü bir ruh halidir. Barışı savunmak ise, insansı duyguların, iyilik genlerinin ağırlıkta olmasındandır. Yıllarca vatan, millet, Sakarya edebiyatıyla ırkçılığa dayalı milliyetçilik mayasıyla hamuru yoğurur fırına atarsan, üstelik geni değiştirilmiş çöp olacak buğdayla ekmeği pişirir vatandaşına yedirmeye çalışırsan, olacağı da bu olur. Bu yaratılan ve dayatılan algıyla; Kimisi yıllardır yönetenlerin etkisinde kalarak ruhunu kiralamış, Kimisi rant ve nemalanma yoluyla geleceğini ırkçılık üzerinde inşa etmiş, Kimisi bu vatanın tek sahibi benim diye yıllarca kendini avutmuş, Kimisi de iktidarını korumak için kendine hep düşman yaratarak, aynı topraklar üzerinde yetişen genç fidanların hayatları üzerinden kendini yaşatmaya çalışmış. Fakirlik mi, adaletsizlik mi, ayrımcılık mı, ruhsal travmalar mı? Toplumun bir kesiminin umurunda değil bunlar. İnsanlık kimliğinden uzaklaştıkça bu yaşananlar beyinlerde normalleşerek yer edinir elbette. Irkçılık mı, çakma milliyetçilik mi? Tabi ki; bunlar da birilerinin geçim kaynağı. Bu kadar bencil ve cehalet sarmalında sadece kendi dünyasını yaratmaya çalışanların, evrensel insan değerlerinden uzaklaşarak nasıl bir hiç oldukları görülüyor artık. Her ülkede barıştan yana olanlarda var, savaşı bir geçim kaynağı olarak görenlerde var. İsrail Gazze’de yoksul vatandaşlara katliam yaparken, kendi hükümetine karşı meydanlara çıkarak itirazını yüksek sesle haykıran İsrailli barışseverlerde var. Türkiye’de savaştan yana tekçi zihniyetin esiri olmuş katı yürekler de var. Terörden nemalanan, düşman algısının devam etmesinden beslenen ırkçı siyasetçiler, ulusalcılığın dar kalıplarından kurtulamayan sözde vatanseverler de var. İnsan olma genlerini ruhunun derinliklerinde unutan, hırs, ihtiras, kin ve nefretle örselenmiş sevgi yoksunu kişiliklerin itirazı da var. Bu derece insan sevgisinden uzaklaşmış kara yüreklerin barışa karşı hiddetli kaş çatmalarının nedeni birazda da kapasite yoksunluğudur. Terör ve şiddet nereden gelirse gelsin insanlık suçudur. Bu suça zemin hazırlamak ta insanlık suçudur. Kimileri bu suçu bilerek ve isteyerek yapar, kimileri de alet olur. Savunmasız insanların ölümüne sebep olmak şiddet uygulamak, terör yoluyla hak aramak, evet insanlık suçudur. Bu terör ortamına son verilmesi için atılan adımları köstekleyerek, itiraz ederek, girdiği ırkçılık batağından kurtulamayanların da bu suça ortak oldukları alenen ortadadır. Bu ilkel ve ırkçı ruhsal problemli kişilikleri tarihin arka sayfalarında bırakarak, yeni bir sürece iyilik genlerimizle güç vermeliyiz. Sorun Türklük, Kürtlük, Araplık, Çerkezlik sorunu değil, sorun insanlığın bu kadar örselenmesi sorunudur. İnsan olmadıktan sonra Türk olsa neye yarar, Kürt olsa neye yarar. Arap olsa neye yarar. Önce insanlık kimliğimizle kalbimizi eğitip, tüm saplantılardan arınarak geleceği kurgulamamız lazım. Bu kurguyla nasıl birlikte üretir, birlikte kalkınır, birlikte paylaşır ve birlikte mutlu oluruz diye gücümüzü arınmış ruhumuzla bütünleştirebiliriz. Farklılıklarımızla nasıl birlikte yol alırız, bu aydınlık yolla; insan yaşamına, onuruna erdemli bir duruşla nasıl katkı sunarız. Bunun için enerjimizi, heyecanımızı, çabamızı harcamalıyız. Türkiye kendi içinde içi boş vatan millet edebiyatıyla; terör, yoksulluk, hukuksuzluk sarmalında patinaj yaparken, bizden daha geride olan Güney Kore 20’ye yakın dünya markasıyla, 40 bin doları aşan milli geliriyle, teknolojide çığır açıyor. Kimin daha vatansever olduğu ortada. Demokratik değerler yaşatılmadan, iyilik genleri yeşermeden ve kalkınma olmadan asla…
Ekleme Tarihi: 02 Mart 2025 - Pazar

TÜRKİYE NEFES ALMALI…

Sevgi ekersen; saygı ve sevgi bulursun. Nefret ekersen; Kin ve nefretle buluşursun.
Bu doğanın kanunudur. Ne ekersen onu biçersin.
Yaşam bir dengedir, bozulursa raydan çıkar. Raydan çıkarsa nereye savrulacağı belli olmaz.
Türkiye kendi içinde demokrasi kültürünü geliştiremediği için, birlikte üretme, birlikte kalkınma, birlikte paylaşma erdemliliğini kendi toplumuna yansıtamadığı için; bugünkü geri kalmışlığı, yoksulluğu, yolsuzluğu ve hukuksuzluğu iliklerine kadar yaşar oldu.
Kötü ruhların ülke üzerinde bu kadar egemen olduğu bir dönemde, yeni bir nefes kanalı açılmış gibi görünüyor. Bu aynı zamanda demokratik değerlerin anlam kazanacağı bir süreç olabilir.
Savaşı istemek kötü bir ruh halidir. Barışı savunmak ise, insansı duyguların, iyilik genlerinin ağırlıkta olmasındandır.
Yıllarca vatan, millet, Sakarya edebiyatıyla ırkçılığa dayalı milliyetçilik mayasıyla hamuru yoğurur fırına atarsan, üstelik geni değiştirilmiş çöp olacak buğdayla ekmeği pişirir vatandaşına yedirmeye çalışırsan, olacağı da bu olur. Bu yaratılan ve dayatılan algıyla;
Kimisi yıllardır yönetenlerin etkisinde kalarak ruhunu kiralamış,
Kimisi rant ve nemalanma yoluyla geleceğini ırkçılık üzerinde inşa etmiş,
Kimisi bu vatanın tek sahibi benim diye yıllarca kendini avutmuş,
Kimisi de iktidarını korumak için kendine hep düşman yaratarak, aynı topraklar üzerinde yetişen genç fidanların hayatları üzerinden kendini yaşatmaya çalışmış.
Fakirlik mi, adaletsizlik mi, ayrımcılık mı, ruhsal travmalar mı? Toplumun bir kesiminin umurunda değil bunlar. İnsanlık kimliğinden uzaklaştıkça bu yaşananlar beyinlerde normalleşerek yer edinir elbette.
Irkçılık mı, çakma milliyetçilik mi? Tabi ki; bunlar da birilerinin geçim kaynağı.
Bu kadar bencil ve cehalet sarmalında sadece kendi dünyasını yaratmaya çalışanların, evrensel insan değerlerinden uzaklaşarak nasıl bir hiç oldukları görülüyor artık.
Her ülkede barıştan yana olanlarda var, savaşı bir geçim kaynağı olarak görenlerde var.
İsrail Gazze’de yoksul vatandaşlara katliam yaparken, kendi hükümetine karşı meydanlara çıkarak itirazını yüksek sesle haykıran İsrailli barışseverlerde var. Türkiye’de savaştan yana tekçi zihniyetin esiri olmuş katı yürekler de var. Terörden nemalanan, düşman algısının devam etmesinden beslenen ırkçı siyasetçiler, ulusalcılığın dar kalıplarından kurtulamayan sözde vatanseverler de var.
İnsan olma genlerini ruhunun derinliklerinde unutan, hırs, ihtiras, kin ve nefretle örselenmiş sevgi yoksunu kişiliklerin itirazı da var. Bu derece insan sevgisinden uzaklaşmış kara yüreklerin barışa karşı hiddetli kaş çatmalarının nedeni birazda da kapasite yoksunluğudur.
Terör ve şiddet nereden gelirse gelsin insanlık suçudur. Bu suça zemin hazırlamak ta insanlık suçudur. Kimileri bu suçu bilerek ve isteyerek yapar, kimileri de alet olur.
Savunmasız insanların ölümüne sebep olmak şiddet uygulamak, terör yoluyla hak aramak, evet insanlık suçudur.
Bu terör ortamına son verilmesi için atılan adımları köstekleyerek, itiraz ederek, girdiği ırkçılık batağından kurtulamayanların da bu suça ortak oldukları alenen ortadadır.
Bu ilkel ve ırkçı ruhsal problemli kişilikleri tarihin arka sayfalarında bırakarak, yeni bir sürece iyilik genlerimizle güç vermeliyiz.
Sorun Türklük, Kürtlük, Araplık, Çerkezlik sorunu değil, sorun insanlığın bu kadar örselenmesi sorunudur.
İnsan olmadıktan sonra Türk olsa neye yarar, Kürt olsa neye yarar. Arap olsa neye yarar.
Önce insanlık kimliğimizle kalbimizi eğitip, tüm saplantılardan arınarak geleceği kurgulamamız lazım. Bu kurguyla nasıl birlikte üretir, birlikte kalkınır, birlikte paylaşır ve birlikte mutlu oluruz diye gücümüzü arınmış ruhumuzla bütünleştirebiliriz. Farklılıklarımızla nasıl birlikte yol alırız, bu aydınlık yolla; insan yaşamına, onuruna erdemli bir duruşla nasıl katkı sunarız. Bunun için enerjimizi, heyecanımızı, çabamızı harcamalıyız.
Türkiye kendi içinde içi boş vatan millet edebiyatıyla; terör, yoksulluk, hukuksuzluk sarmalında patinaj yaparken, bizden daha geride olan Güney Kore 20’ye yakın dünya markasıyla, 40 bin doları aşan milli geliriyle, teknolojide çığır açıyor.
Kimin daha vatansever olduğu ortada.
Demokratik değerler yaşatılmadan, iyilik genleri yeşermeden ve kalkınma olmadan asla…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.