"Fikirler çoktur fakat uygulaması zordur"
'Fırtına öncesi sessizlik' çok bildik bir deyimdir. Fakat bu, her sessizlik sonrasında fırtına çıkacağı anlamına gelmez. Dileriz bugünkü, Trump'ın Türkiye konusundaki sessizliği bir fırtınaya işaret etmiyordur. Öyle ya adam baltayla her yere daldı. Fakat gariptir bize şu ana değin doğrudan bir söz sarfetmedi.
Bir yerde kriz varsa fırsatta çok uzaklarda değildir. Krizler ve fırsatlar bıçak sırtı dengede ilerler. Türkiye için değerlendirmelere bağlı olarak her ikisi de mevcuttur şu aralar. Misal, ABD-Rusya yakınlaşması Türkiye'nin lehine değildir.
Türkiye konumu itibarıyla uluslararası alanda bir denge unsurudur. Terazinin iki kefesinin birinde ABD, diğerinde Rusya var iken, Türkiye'nin hangi tarafa yöneleceği dengeleri oynatır. Ancak iki süper güç aynı kefede bulunursa Türkiye'nin ağırlığı pek etki etmez. Etki etmez derken bugünkü hâliyle etki etmez diyoruz. Türkiye'nin kaldıraç gücü artıkça, ilişkileri ilerledikçe, dokunulmazlığı ve de pazarlık yeteneği artacaktır.
ABD -Rusya işbirliği ayrıca, Türkiye -Avrupa Birliği yakınlaşmasını doğurur. Türkiye'nin şimdiki talihsizliği istediği güce henüz kavuşmamış olmasıdır. TDT örneğin tam teşekkül etmemiştir. Milli silahlanmada daha 10 yıla ihtiyaç vardır.
Dikkat ediniz! İki kutuplu dünya sisteminde Türkiye hangi tarafta bulunursa orası ağır basar. Bu sistemde Türkiye'nin tarafsızlığı da prim yapar. Ukrayna meselesinde tarafsız kalması lehine olmuştur. ABD -Rusya işbirliğinde tüm dünyadaki dengeler sarsılacaktır.
Bu durum en başta Avrupa'yı etkiler ve hızla silahlanmasını gerektirir. Silahlanan Avrupa, Türkiye için yeni ihracat pazarları demektir. Türk ordusuna, savunma sanayisine ihtiyaç var demektir.
ABD'nin Türkiye hakkındaki sessizliği manidardır. Burada bazı seçenekler sıralanabilir. Öncelikle ABD, Ukrayna sorununu gündemine almak istiyodur ki bu yürüyen bir süreçtir zaten. İkinci olasılık, Türkiye için pazarlıklar hem Rusya ile hem Türkiye ile devam ettiğindendir. Veya ABD henüz Türkiye konusunda tam bir fikir bileğine varmamıştır. Bana öyle geliyor ki ABD Türkiye ile nasıl bir yol yürüyeceğini tam kestiremiyor. İşbirliği mi yapsın tam karşısına mı alsın? Bunda Türkiye'nin uyguladığı etkili dış politikanın da etkisi olduğunu düşünüyorum. Özgüvenli politikalar eminim ABD'de kuşkular yaratıyordur. Ayrıca bir karara varmak için ABD'deki askerî ve güvenlik bürokrasisi nöbet değişimi de bekleniyor olabilir.
Umuyoruz ki Türkiye her şık için çıkış senaryoları çalışmıştır. Türkiye'nin iç barışa yönelik çabaları da iç cepheyi sağlamlaştırma adımları olarak görülmelidir. İç cephesi sağlam bir Türkiye'nin eli daha güçlenecektir. Ülkemiz için halihazırda en büyük risk Suriye'dir. Hem oradaki PYD varlığı hem de İsrail yayılmacılığı açısından böyledir.
ABD -Rusya yakınlaşması Türkiye'nin Avrupa'da prim yapmasını sağlarken, aynı durum, Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Türkistan, Afrika sahalarında olumsuz etkiler yaratır. Suriye sahası örneğin çok bilinmezlere ve tuzak sayılabilecek olaylara gebedir.
Türkiye ile ilgili düşündüren sessizlik sadece ABD tarafında yoktur. Rusya ve Çin de Türkiye'yi yakinen ilgilendiren konularda sessizliğini korumaktalar. Ulus üstü kurumların geçerliliğinin kalmadığı bir ortamda güvenli liman bulmakta zordur.
Bundan böyle 'rúyamda görsem inanmazdım' diyebileceğimiz birliktelikler gelişebilir. ABD-Rusya yakınlaşması devam ettiği müddetçe yeni ittifaklar kaçınılmazdır. Peki şöyle bir senaryoya ne derdiniz? Avrupa -Çin yakınlaşmasına ve ötesinde ittifak oluşturması durumunda ki Avrupa -Çin çok ileri seviyede ticari ortaktır. Türkiye'nin de bu birlikteliğe katılma ihtimali uzak ve imkansız sayılmamalıdır.