"Bir yerdeki adaletsizlik, her yerdeki adalete tehdittir." Martin Luther King
TRT 1'de, Kültür Bakanlığı himayesinde çekilen Batı Trakyalı 'Dr. Sadık Ahmet' filmini izledim. Film, Sadık Ahmet'in tüm hayatını konu edinmemiş. Sadece onun Batı Trakya Türkleri adına vermiş olduğu hak arayış mücadelesinin 10 yıllık -1985/1995- dilimini anlatmış.
Filmi izlerken karmaşık duygulara kapıldım. Zira tam da o tarihlerde bizler Batı demokrasileri, Avrupa Birliği savunucusu idik. O günlerde ben Türkiye'nin AB'ye girmesiyle müreffeh bir ülke olacağını savunuyordum.
Türk kamuoyunda da böyle bir hava hakimdi. Ülke AB'ye girecek tüm dertler bitecekti. Hatta öyle bir kesim vardı ki Türkiye'nin AB'ye girmesini neredeyse cennete girmeyle eşdeğer görüyordu. Oysa bilmiyorduk ki Türkiye'nin AB üyeliği hiçbir zaman gerçekleşmeyecek.
Yunanistan 1981 yılında AB'ye üye olurken, Türkiye 1996 yılında sadece gümrük birliği antlaşması ile yetinmek durumunda kalacaktı. Yunanistan AB kriterlerini hiçbir konuda yerine getirmedi ama yine de Hristiyan birliğine kabul edildi.
Sadık Ahmet 1947 Gümülcine doğumludur. Tıp doktoru, siyasetçidir. Bilge kişiliği ve zamanın şartları onu Yunanistan'daki Türk azınlığın savunucu lideri konumuna yükseltmiştir. Ahmet, entelektüel biridir. Anadili Türkçe'nin yanı sıra Yunanca, İngilizce, Almanca bilmektedir. Yüksek seviyede Türklük şuuru vardır. Namaz kılacak kadar dindardır. Yumuşak kalpli, hümanist ve şiddet karşıtıdır, saz çalar türkü çığırır.
Yunanistan, Türk azınlığı yıldırma politikası uygular. Türkler Yunan vatandaşıdırlar ancak asla bir Yunan kadar hak sahibi değildirler. Türklere uygulanan haksızlıklar ve yıldırma politikası Sadık Ahmet'i kararlı bir mücadele içerisine iter.
Eşi ve iki çocuğu onun her daim destekçisidir. Yunanistan içindeki hak arayışına bir sonuç alamayan Ahmet, AB'nin yolunu tutar. Fakat türlü umutlarla gittiği Brüksel'den hayal kırıklığıyla eli boş döner. Bir yetkili ona imza kampanyası başlatmasını önerir. Sadık Ahmet 15 bin imza toplayıp, AB'ye yeniden başvurmak niyetindedir.
Film, Sadık Ahmet'in şüpheli trafik kazasında ölümünün üzerinden neredeyse 30 yıl geçtikten sonra onu, bizlere tekrar hatırlattı. Demokrasinin beşiği olmakla övünen Yunanistan ve hamisi Avrupa Birliği, insan hakları konusunda fena çuvallamıştır.
Toplanan imzalar AB'ye ulaşmadan Yunan makamlarınca engellenir. Ahmet, artık çare olarak Yunan parlamentosuna seçilmeyi görmektedir. 1989 yılında Gümülcine milletvekili seçilir. Fakat milletvekili olarak da Türk azınlığın sorunlarına çözüm üretemez.
Defalarca yargılanır takip, tehdit edilir ama o doğru bildiği hak arayışından dönmez. Bir keresinde hakim ona 'Túrk olmadığını söyle beraat et' der. Zira Yunanistan Türkleri, Türk azınlık diye değil, Müslüman Yunan vatandaşları olarak görmek ister.
Sadık Ahmet her fırsatta yasalara bağlılığını ifade eder. Asla şiddet yolunu seçmez. O kendisini Yunanistan vatandaşı bir Türk olarak görür. Hiçbir zaman Türklüğünú inkâr etmez. Hapis yatar.
Hapishaneden tekrar milletvekili seçilerek tahliye olur. Mücadelesini başta Türkiye olmak üzere tüm dünyaya duyurur. 1995 yılında "Susurluk vari' bir kazayla hayata veda eder. Geride onurlu bir hak arayışı mücadelesi bırakır. Batı'nın iki yüzlü tavrını ve ikircikli demokrasi anlayışını gayet net biçimde gözler önüne sermiştir.