(sandığa gömüldükleri İstanbul’ u vermemek için iptal ettirdikleri seçimin yenilendiği Haziran 2019 seçiminde çok daha büyük hezimet yaşayacaklardı)
31 Mart seçimlerinin henüz kesin sonuçları açıklanmadan 1 Nisan 2019 günü herkes zaferi kutlarken kaleme aldığım makale “89 gibi başladı, 94 gibi bitmesin” başlığını taşıyordu…
Gerçekten de tablo 1989 yerel seçimlerinde Özal’ ın ANAP iktidarına karşı ittifak oluşturan SHP-DYP birlikteliğinin elde ettiği büyük zaferi andırıyordu…
Her ne kadar Erdoğan ‘Belediye Başkanlıklarını kaybettik ama Meclislerde çoğunluk bizde’ dese de, Özal’ ın 26 Mart 1989 akşamı sonuçlar netleşmeye başladıktan sonra dile getirdiği “üzerimizden tank geçti” tanımından farksız bir tablo vardı…
CHP’ nin liderliğindeki muhalefet bloğu büyük bir zafer elde etmiş, ittifakın sinerjisiyle AKP’ yi İstanbul ve Ankara başta olmak üzere 11 Büyükşehir’ de ‘devirmişti’…
2018’ de yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimiyle rejimin değiştiği, muhalif cephenin umudunu yitirmeye başladığı böylesi bir dönemde gelen 2019 başarısı gelecekte yapılacak ilk genel seçimde yeniden parlamenter sisteme dönüşün çok ta olanak dışı olmadığını göstermesi bakımından önemliydi…
İyimser hava başta AKP’ ye karşı olan tüm toplum kesimlerine yayılırken çıkıp “89 gibi başladı 94 gibi bitmesin” demenin ne anlamı vardı?
Öyle ya iklimin bahara döndüğü, geleceğe dönük umutların yeşerdiği böylesi günde ‘keyfe limon sıkmanın’ âlemi miydi?
1989-94 arası 5 yıllık dönemi anımsatmamın ve muhalefet açısından olası risklere dikkat çekmeye çalışmamın elbette somut gerekçeleri vardı…
Aşağıdaki bölüm o makaleden;
“1987 genel seçimlerinde %25 oy alan SHP ile %19' luk DYP, 1991 genel seçimlerinde iyice pekişecek güç birliğinin ilk işaretlerini 1989 Belediye seçimleriyle verdi.
ANAP' a karşı oluşan muhalefet adı koyulacak açık bir ittifak yapmadı ama Özal' a dur demeye hazırlanan Demirel ve merkezin solunu konsolide eden İnönü' nün başında olduğu SHP birlikteliği, ANAP'a karşı halkta yükselen tepkiyi de arkasına alarak, 1989 yerel seçimlerinde sandığa yansıtmayı başardı.
Bugün ortaya çıkan tabloya ne kadar da benziyor değil mi?
Ama 'Dejavu' bundan ibaret değil.
1987' de %36 oy oranına karşı Meclisteki koltukların %65' ini alan ANAP, başlayan inişi durduramayınca 1984' te 67 ilin 54' ünü kazanan parti 1989' da (Hakkari ve Bitlis gibi özel durumu olan iki ili saymazsak Özal' ın memleketi Malatya ile yetinmek zorunda kaldı.
Buna karşın %28,7 oy oranına karşı SHP, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Gaziantep, Diyarbakır, Mersin, Kayseri gibi ülkenin önde gelen tüm illeri başta olmak üzere tam 39 ilin Belediye Başkanlıklarını ANAP' ın elinden aldı.
İstanbul' da Sözen, Ankara' da Karayalçın, İzmir' de Çakmur, Adana' da Çolak, Gaziantep' te Doğan, Mersin' de Mutlu, Diyarbakır' da Atalay, Kocaeli’ de SHP' den Belediye Başkanı seçilirken, ANAP' ı yerle bir eden o günkü tabloyu Özal tarihe geçen tek cümleyle özetleyecekti: ‘Üzerimizden silindir geçti’…”
Bugün geldiğimiz süreçte Özal’ ın ANAP’ına karşı bir araya gelip 89 başarısını elde eden muhalif cephenin tıpkı 1994 seçimlerine benzer ayrışma sergilediğine ve 14-28 Mayıs seçimleriyle iktidarını pekiştiren Erdoğan rejimine karşı ‘özde ittifak’ bir yana gittikçe derinleşen bir savrulma yaşadığına tanık oluyoruz…
2019 yerel seçimlerinde CHP’ li adayların kazanmasının en büyük taşıyıcı rollerinden birini üstlenen HDP (bundan böyle YSP kimliğiyle tanımlanacak ) bugünlerde gerçekleştireceği konferanslarla 2024 seçimlerine yönelik yol haritasını açıklamaya hazırlanırken, o kesimden yükselen tavrın;
‘Artık Erdoğan’a kaybettirme’ taktiğinin geride bırakılacağı deklarasyonu yanında Erdoğan yönetimi de YSP’ li adayların gösterileceği Kürtlerin ağırlıkta olduğu Belediyelerde kayyım atama yönteminden vazgeçtiği yönünde adımlar atarsa, 2024’ te tüm Büyükşehir’ lerde adaylar çıkarılacağı önerisinin gittikçe güçlendiği bir yeni durum ortaya çıkar…
Erdoğan, asla geri adım atmayacağı sanılan pek çok konuda yeri geldiğinde dönüş yapan, dün siyah dediğine beyaz diyebilen, ‘bu can bu bedende oldukça’ diye başlayan söylemlerine karşı ‘o can o bedende dururken de’ farklı tutum sergileyen pragmatist özelliklere sahip siyasetçi…
‘Kayyım’ konusunda da yeni bir tavır sergileyerek, HDP’ nin iddialı olmadığı İstanbul, İzmir, Adana, Mersin gibi İllerde aday çıkarmasının önünü açar mı?
Daha da önemlisi örneğin Mersin özelinde görüleceği gibi HDP’ nin Büyükşehir’ de aday göstermesine karşı Akdeniz hatta Toroslar gibi iddialı olduğu ilçelerde farklı birliktelikler, yerel ve özel ittifaklar görebilir miyiz?
Devam edeceğim soruların yanıtlarını aramaya…