İstasyon’ dan Fener’ e olarak tanımlanan 40 hektarlık bir bölge üzerine dökülmüş ölü toprağından arındırılıp yeniden cazibe merkezi haline getirilecekti…
2013 Ocak ayında dönemin Valisi Güzeloğlu kapsamlı çalışmayı şöyle tanımlayacaktı:
““İstasyon’dan Çamlıbel’e kadar olan bölgede yer alan ve Mersin tarihine tanıklık eden kent dokusunu yeniden ortaya çıkaracak ‘Tarihe gülümseyen Mersin’ projesi geçtiğimiz aylarda başlamış bulunuyor..
İlk olarak eski Sağlık İl Müdürlüğü binası ve hemen karşısında bulunan eski Ziraat Bankası olarak bilinen binanın restorasyon çalışmalarına başlandı. Proje 3 Ocak İlköğretim Okulu binası ve hemen karşısında bulunan binanın restorasyon çalışmasını da kapsamakta…
**
2013 yılının ikinci yarısında Sağlık Müdürlüğünün şu an kullandığı mekân valilik binası olacak.”
Valilik koordinasyonunda 2012’ de başlatılan çalışma aslında Uray Caddesi üzerindeki tarihi Valilik binasını esas alan ve işlevini tümüyle yitirmiş birkaç konağa yeniden hayat verme çabasından çok daha kapsamlıydı başlangıçta…
Doğudan batıya doğru; Azak Han, Yoğurt Pazarı ve Gümrük Meydanı, Kasaplar Çarşısı, Balık Pazarı diye uzayıp giden Çamlıbel’ deki Kışla arazisinden Balıkçı Barınağına, oradan Fener’ e uzanan aslında çökme sürecini yaşayan kent merkezini yeniden ayağa kaldırıp tıpkı Rotterdam ya da Hamburg örneklerinde görüldüğü gibi liman kenti Mersin’ i liman odaklı bir çehreye kavuşturmaktı…
Mersin’ i heyecana boğan büyük dalga, Akdeniz Oyunları’ nın beklentileri karşılamaması sonucu kısa süre sonra tavsamaya başladı…
Ve sürecin sonunda 6 ay içinde restorasyon çalışmalarının tamamlanacağı söylenen mihenk taşı Valilik binası ile Sağlık Müdürlüğü işgalindeki eklentisiyle ilgili çalışmalar tamamlanmak şöyle dursun asla başlanamadı…
Bitirilmediği gibi Sağlık Müdürlüğü başka yer kalmamış gibi Uray Caddesi üzerine kondurulan ucube bir binayı mesken tutarak zaten arap saçına dönen trafiği felç etti…
Bugün dönüp baktığımda eski kenti değiştirmesi amaçlanan projede ilk düğmenin yanlış iliklendiği eleştirilerimde ne kadar haklı olduğumu üzüntüyle görüyorum…
Danışılan onca Mimarın ve görüşüne başvurulan nice uzman yanında avuç dolusu para dökülürek hazırlatılan projelerin genç Mersin’ in tarihi yapılarını ıskalamaktan kaynaklı temel yanlışı şuydu;
Valilik Binası kentin hafızasına nakşedilmiş haliyle Jandarma komutanlığına ev sahipliği yapan kuzey cephesi İstiklal Caddesine bakan eski Cezaevi ile güney yüzü Uray Caddesine uzanan bir kompleksten oluşuyordu…
Arada ise 80 darbesi koşullarında kimsenin sesini çıkaramadığı korkulu döneme özgü emrivaki sonucu Mücahitler Caddesinin kapatılması ve cadde ortasına dikilen jandarma binası yer alıyordu…
Oysa, Mersin ‘Tarihe Gülümseyecekse’ o yapıların yer aldığı tüm ada bütüncül olarak ele alınmalı, bölgenin ölüme terk edilmesinde önemli rol üstlenen Jandarma komutanlığının oradan daha uygun ve işlevsel bir yere taşınıp, İstiklal-Mücahitler-Uray caddelerini yeniden hayata döndürecek adımlar atılmalıydı…
Aslında dönemin Valisi Güzeloğlu yetkin oldukları iddiasını dillerinden düşürmeyen mimarlardan çok daha iyi görmüştü yapılması gerekenleri…
Örneğin Uray Caddesi üzerindeki eski Valilik binasını canlandırılacaksa, binanın önünde yer alan Valilik birimlerinin yer aldığı deyim yerindeyse bozuk diş gibi sırıtan çok katlı binayla sahil üzerindeki bugün de Valiliğin ziyaretçileri kabul ettiği ‘protokol binası’ nın yıkılacak böylece eski Valilik Sarayı’ nın yüzünü örten perdenin kaldırılması sağlanacaktı…
Mihenk Taşının canlandırılması hayalinin gerçekleşmesi bir yana aylar içinde kâbusa döndü…
Eski Mersin’ in ‘tozunun alınacağı’ projede 40 hektarlık kapsamlı dönüşüm şöyle dursun, Valilik Sarayı önce Vergi Mahkemesi tahsis edildi. Yetmedi bir adım sonrasında Mersin’ in hafızasındaki en değerli mekan tasarlanan canlandırma beklentileri aksine Jandarma Komutanlığına terk edilip kentin ana arterleri üç cadde yeniden ölüme terk edildi…
Aradan geçen on yılı aşkın zaman ve ‘az gittik, uz gittik, bir arpa boyu yol almamışız’ halleri…
Tarihe gülümseyen Mersin’ i yeniden canlandıralım derken, bugün insanların hava kararınca yürümeye korktuğu Uray Caddesi, kenti doğudan batıya kat eden ve Uray’ a alternatif biçimde 1980’lere kadar trafiğe nefes aldırırken artık cadde kimliğini yitirmiş çıkmaz sokak hüviyetine büründürülen Mücahitler Caddesi…
Kent merkezini canlandırması amacıyla 2012’ de yola çıkılan ve 6 ay içinde bitirilme hayalleri kurulan o kapsamlı projeden geriye ne mi kaldı?
Uray Caddesinin Akdeniz’ e açılan güney cephesine kondurulan estetikten uzak bozuk diş gibi sırıtan yapılarla yıkılmaya yüz tutmuş mezarlıkları andıran sahiplerinin bile unuttuğu birkaç konak…
Ve ‘Tarihe Gülümseyen Mersin’ umuduyla başlayan yolculuğun ‘Talihine ağlayarak’ sonlanması…
İleride yeniden canlandırılır mı o hayal?
Hem çok kolay hem hayli zor…
Merkezi iktidarla yerel yönetimler uyum içinde ve ortak payda Mersin hedefine odaklansalar kısa zamanda hayata geçirilmekle kalmaz, kente sosyal ekonomik anlamda büyük kazanımlar sağlar Mersin’ in çehresi değişir…