ABD' nin orta vadede bölgeden çekilme planıyla birlikte İngiltere ve Fransa' nın boşluğu doldurma girişimi her alanda olduğu gibi DSG ve HTŞ öncülüğündeki Şam yönetimi arasında varılan anlaşmanın da ciddi dinamiklerinden biri gibi duruyor.. Fransa ve İngiltere’ nin ABD ve Almanya ile birlikte Mazlum Abdi ile Ahmed El-Şar’a arasında varılan mutabakat metninin garantörlüğünü üstlendiklerini de not etmekte ve bölgeye geri dönüşlerinin etkisinin yansıması olarak okumakta yarar var…
İngiltere BP, Fransa Total ile Irak Kürdistan' ına bölgenin istikrarını garanti altına almadan 60 milyar dolarlık petrol yatırımıyla geri dönmezdi..
PKK' nın silah bırakması ve PYD' nin Suriye' ye entegre olacağını açıklamasını biraz da bu pencereden okumak gerekir. Fransız CGM şirketinin Tartus limanını devraldığını da not etmekte yarar var..
Kısaca Hamas’ ın İsrail’ e gerçekleştirdiği intihardan farksız saldırı, Lübnan Hizbullah’ının devre dışı bırakılışı ve hepsinden önemlisi Suriye’ de Esad rejiminin devrilmesi ardından Ortadoğu’ da tüm dengeler değişti…
Hamas, Hizbullah ve Esad rejimi üzerinden vekalet savaşlarıyla oyun kurucu olan İran artık sahada yok ve bundan sonra da sıranın kendisine ne zaman geleceği sorularına yanıt bulmakla uğraşacak..
Bu gelişmeler ve Irak, Suriye’ de atılan adımlar ABD’ nin onayı ve desteği olmadan atılamayacağına göre ortaya çıkacak yeni tablodan ABD ve İsrail’ in payına ne düşer derseniz?
İran’ ın önüne kimi kaynağa göre 100 bine ulaşan donanımlı askeri gücün kale gibi yer alması az şey mi?
Zaten DSG ve Şam yönetimi arasında varılan entegrasyon amaçlı tarihi uzlaşmanın ABD aracılığıyla gerçekleştiğini Mazlum Abdi 17 Şubat’ ta Al Majalla dergisine verdiği özel mülakatta açık biçimde ifade ediyordu Abdi:
“ABD, bizi Şeriat hükümetiyle diyaloğa girmeye teşvik etmekle kalmıyor, aynı zamanda aktif olarak arabuluculuk yapıyor ve her iki tarafı da oturup müzakere etmeye zorluyor.”
HTŞ-DSG arasında varılan 8 maddelik anlaşmada iyimser olmamızı gerektiren detaylar yanında kaygılandıran ve mutlaka açıklığa kavuşması gereken hususlar da var.
Yıl sonuna kadar tamamlanacak geçiş süreci sonunda gerçekten Suriye' deki tüm tarafları aynı çatı altında birleştiren bir yönetimi sağlayacak demokratik bir anayasa koşulları yaratılabilir mi?
Daha da önemlisi anlaşmanın; "Suriye’nin, Esad yönetiminin kalıntılarına ve ülkenin güvenliği ile birliğine yönelik tüm tehditlere karşı mücadelesi desteklenecek." ifadelerinin yer aldığı 6. madde..
‘Esad kalıntıları’ bahanesiyle Alevilere yönelik soykırıma gizli açık devam mı edilecek?
Alevi ve Dürzilerin yasal anayasal hakları bir yana, can güvenliklerini hangi güç nasıl sağlayacak?
Ve dünden beri kafamda dönüp duran soru:
Farklı dünyalardaki Sekuler Kürtlerle IŞİD’ din doğurduğu Cihatçı El-Nusra' dan devşirilen HTŞ nasıl entegre olacak?
Örneğin Suriye ordusuna entegre olacak SDG askeriyle HTŞ çatısı altındaki cihatçının Alevi bir kişiye yaklaşımı, davranışı aynı olabilir mi?
Mazlum Abdi ve Ahmed El-Şara' nın el sıkışıp 8 maddelik belgeyi kamuoyuna duyurmaları elbette önemli ama entegrasyonla ilgili varılan mutabakat aslında yeni bir gelişme değil..
Mazlum Abdi El Majalla dergisindeki 17 Şubat söyleşisinde 10 Mart tarihli deklarasyonun ipuçlarını da veriyordu aslında…
Şöyle diyordu Abdi:
“SDG' nin yeni Şam hükümetiyle birleşik bir Suriye ordusu olması gerektiği konusunda anlaştık.
Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olmamız gerektiğine inanıyoruz, ancak kullanılan yöntemler ve bunların nasıl uygulandığı konusunda söz sahibi olmamız önemlidir.”
Mazlum Abdi ve ahmed El-Şara’ nın 10 Mart’ ta uzlaştıkları metinle Abdi’ nin Majalla’ ya verdiği röportajdaki söylemler birbiriyle gayet uyumlu…
Belli ki Suriye zoraki de olsa yeni bir sürecin eşiğinde…
Kanı, kavgayı durduracak her adıma evet...
Ama önümüzde oldukça sancılı ve zorlu bir süreç olduğunu unutmadan, gerçeklerden kopmadan...
Abdullah Ayan 11.3.2025