Listeler belli olup, kendisine yer bulamayan adaylar bir yana parti taraftarlarına uzanan hayal kırıklıkları üzerinden gösterilen ‘o eskiden karşı cephedeydi, bizim listemizde ne işi var’ masum tepkileriyle uç veren ayrışma işaretleri umarım tez zamanda yatışır…
Yatışması da yetmez…
Bir araya geldikleri günden beri, ‘bugün mü ayrılacaklar yarın mı’ fallarının açıldığı muhalefet cephesindeki partilerin tabanını oluşturan seçmen kendi parti logosunu görmediği oy pusulasında genel başkanların çağrısıyla o güne kadar kapısından geçmedikleri partiye mi mührü basacak?
Elbette seçmenlerin bir kısmı kurulan ittifakı canı gönülden destekler, bir başka kesim ise özgür iradesiyle kılı kırk yararak kullanır oyunu…
Burada yanıt aranması gereken soru, yüzde 50+ 1 oy ile kazanılacak ve tek bir oyun bile altın değerinde sayılması gereken seçimde ittifaklara destek sözüyle milletvekilliği garantisi alan parti yönetim ve başkanlarıyla seçmenlerinin tam olarak kestirilmeyen oy verme davranışları ne ölçüde uyumlu olacak?
HÜDAPAR’ ın yer aldığı Cumhur ittifakına ve ittifakın Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan’ a MHP’ li seçmenlerin tamamı mı oy verecek?
Ecevit’ e sadık bir avuç kalmış seçmeniyle DSP’ nin genel başkanı milletvekilliği vaadiyle Erdoğan’a destek sözü verse de seksen binlere inmiş nostalji yaşayan Ecevitçi tabandan kaç kişi seçim günü gidip AKP’ ye ve Erdoğan’ a evet diyecek? Ya da DSP ve HÜDAPAR Genel Başkanlarının birlikte poz vermelerini sineye nasıl çekecek?
Tersi de mümkün ve hatta çok daha önemli…
İyi Parti Millet İttifakı ortağı diye her İyi Parti’ li Kılıçdaroğlu’ na oy verecek beklentisi ve bu beklentiler üzerinden yapılacak hesaplar 14 Mayıs akşamı ne ölçüde tutacak, ne ölçüde şaşacak?
Zor soruya örnek teşkil edecek yanıtların ipuçları için Macaristan iyi bir örnek sayılabilir…
Bir yıl önce Nisan 2022’ de Macaristan halkı sandığa giderken beklentiler 2019 yerel seçimlerinde Orban ve partisine ağır yenilgi yaşatmış 6’ lı muhalefetin yeni bir zafere imza atacağı yönündeydi.
Öyle olmadı ve büyük emeklerle uzun çalışmalar sonucu kurulan ve ön seçim yoluyla ortak adaylar saptayan muhalefet ağır yenilgiye uğradı…
Yenilgi sadece muhalefet ittifakının 12 yıldır devam eden Viktor Orban iktidarına son verememesi değildi.
Daha 3 yıl önce 2019 yerel seçimlerinde birleşen muhalefet başta Budapeşte olmak üzere 167 şehrin 123’ünü kazanmış, Orban ve partisine büyük bir siyasi hezimet yaşatmayı başarmış muhalefet cephesi altından kalkılması olanaksız ağır bir yenilgi yaşadı…
Ve Orban ile partisi 3 Nisan 2022 de yapılan seçimlerde 2018 genel seçimlerinde aldığı oyları artırarak çıktı.
Muhalefet hezimete yeterince mazeret üretti ve bunların çoğu da yerinde gerekçelerdi ama futboldaki deyimle önemli neticeydi…
Evet, Macaristan’ da adil bir seçim yapılmamıştı.
Evet, Orban ve cephesinin devlet imkânlarını fütursuzca kullanmasına karşı muhalefet bloğu maddi imkânlara sahip değildi.
Evet, Orban ve destekçileri yalana ve siyasi ahlaktan uzak iddialara dayandırdıkları karalama kampanyalarına başvurup, ellerinde tuttukları medya gücüyle seçimi eşit şartlarda bir yarış olmaktan çıkarmışlardı..
Tüm bunlar doğruydu ama muhalefetin öne sürdüğü mazeretler Macaristan’ da yaşananları tam olarak yansıtmıyor…
Bir başka ifadeyle yenilenlerin anlattıkları yanında, benzer seçimlere hazırlanan Macaristan’ la ikiz koşullara sahip ülke siyasetçilerinin bilmesi gereken acı gerçekler, farklı bir başka hikâye var…
Örneğin sağ ve sol cenahtan oluşan ittifakın 6 partisinin ortak adayı Orban’ a karşı kaybederken nasıl oldu da muhalefet parlamentodaki sandalye sayısını 2018’ in bile gerisine düşürdü?
Bazı ülkelerle benzerlikler taşıdığı için mutlaka yanıtlanması gereken bir başka soru, seçim ittifakında bir araya gelen ve ortak noktası sadece Orban'ı iktidardan indirmek olan "sağ" ve "sol" partilerin kendi doğal tabanlarına neden söz geçiremedikleri ve partileri destekleyen seçmenin neden ittifaka en azından o doğal olarak gelmesi gereken oyu vermediği?
Burada özellikle radikal sağ "Jobbik" Partisi dikkat çekiyor. Milliyetçilik bayrağını elden bırakmayan Jobbik Partisi 2018 seçimlerinde %20 gibi çok yüksek bir oy alarak Fidesz'in ardından ikinci büyük parti olarak meclise girerken bu kez ittifakın söylemlerini eleştiren radikal bir grubun kopmasıyla ciddi kan kaybı yaşadı..
Tabanın sol partilerle iş birliğine sıcak bakmadığı sinyalleri parti üst yönetimi tarafından çok ciddiye alınmadı ve sonuçta 3 Nisan'da sandıktan çıkan büyük hezimet, Jobbik tabanının parti yönetimini cezalandırdığını ortaya koydu; Jobbik partisinin güçlü olduğu bölgelerden ortak muhalefete yeteri kadar destek gelmemişti.
Dahası ayrılan bir grubun oluşturduğu yeni radikal sağ parti %5'lik barajı aşarak parlamentoya girerken bu oyların tamamını ana gövde Jobbik’ ten koparıyordu…
Kan uyuşmazlığının sadece fanatik sağ partilerle sınırlı olmadığı da çıktı ortaya.
Sol partilerin seçmenlerinden bir kesimin de ortak listelerdeki Jobbik adaylarına oy vermediği ve muhalefetin Milletvekili seçimlerinde beklenenden çok daha az sandalye almasında etkili olduğu görüldü…
Sonuçta muhalefet partileri bir önceki seçimlerde tek tek aldıkları oy miktarı ile karşılaştırıldığında 2022 seçimlerinde ittifak olarak tam bir milyon daha az oy aldı.
Bir başka ifadeyle siyasette sıkça dillendirilen 2+2’ nin her zaman 4 etmediği gerçeği Macaristan seçimleriyle yeniden görüldü…
Macaristan deneyimi 14 Mayıs öncesi ibretlik ve iş işten geçmeden alınması gereken derslerle dolu…
Bu nedenle Macaristan analizlerini sürdürmekte yarar var..