liman inşaatı sırasında derinleştirme çalışmalarıyla çıkarılan malzemenin serildiği ve limanın batısından Müftü Deresine kadar uzanan alanın kazanılmasıyla başlayan süreç yanıtını vermek mümkün…
O alan Atatürk parkı olarak düzenlenerek kente kazandırıldı ancak hep birilerinin ilgi odağında oldu…
1970’ lerin başında Orduevi, 2006’ da ise Büyükşehir Belediyesinin anayasal olarak çivi çakılamaz sahile ve sahildeki kamuya ait parkta Kongre Merkezi işgali, başarıya ulaşan iki katliam girişimi…
Ancak asıl cinayetler serisi bu dolgu alanının kuzey bölümünde yer alan günümüzdeki adıyla İsmet İnönü Bulvarı’ nın açılması ardından bulvara nazır bir iki katlı konak, köşk ne kadar yapı varsa birbiri peşi sıra yıkılıp yerine yüksek katlı binaların yükselmeye başladığı vahşi rantın yağma dönemiyle başlar…
İlginç olduğu kadar hazin olan açılacak bulvarda yer kapma yarışında Mersin Ticaret ve Sanayi Odası’ nın öncü rolünü üstlenmesi, bir başka ifadeyle ‘ilk taşı’ atmasıdır…
‘Kente otel kazandırma’ amacıyla MTSO limanın dolgu alanı oluşmadan önce deniz kenarında yer alan binasını bu işe tahsis eder ve 1967 yılında alt katı Borsa Kulübü üst katı Oda hizmetlerinin yürütüldüğü yapı yıkılarak yerine 11 kat olarak tasarlanan otel projesine girişilir…
Limanın faaliyete geçmesiyle artan iş hacmi, kente akmaya başlayan çok sayıda yabancı iş insanının otel ihtiyacının karşılanması amacıyla başlanan ve tüm kentin itiraz bir yana heyecanla karşıladığı Otel yapımıyla sınırlı kalmayacağı kısa zamanda görülür…
Daha yüz yılı doldurmamış genç Mersin’ in Akdeniz’ in koynuna uzanan ve sahilini süsleyen tüm yapılar birbiri peşi sıra yıkılıp kentin denizle arasına duvar örülmeye, gerdanlığa dizili taşların yerini bozuk diş gibi sırıtan ucube binalar yükselmeye başlar…
MTSO’ nun kente otel kazandırma iddiasıyla yola çıktığı ve kamuoyundan tepki bir yana teşvik gören girişim dışında ilk adımlar, Yaşat İş Merkezi ve sonradan Altın Anahtar sitesi adını alacak iki projeyle başlar…
Yaşat Manav’ ın kendi adını verdiği projenin hayli ilginç öyküsü aslında ‘sahipsiz’ olarak nitelendirilen Mersin’ in de siluetine kast eden girişimlerin öncüsü olması bakımından da önemli detaylara sahip…
1960’ ta İstanbul Teknik Üniversitesi’ nden mezun olduktan sonra askerlik görevini yapan genç mimar trenle geldiği Mersin’ e hayran kalır…
Aslında Almanya’ ya gitme hayalleri vardır ancak limanı tamamlanan ve Shell, mobil gibi dünyanın en büyük petrol şirketleri tarafından kurulan rafinerinin işletmeye başlamak için gün saydığı Anadolu’ nun yükselen yıldızı, dünyaya açılan kapısı Mersin’ de kalmaya karar verir…
1963 başında geldiği kentle ilgili aylar içinde Emirgan Çay Bahçesi, Beden Terbiyesi kulüp ve plajı, Viranşehir Gazinosu, Susanoğlu köyündeki koyda yapılacak küçük plaj ve dinlenme tesisi, Göçmen köyü batısında o günlerdeki adıyla Şakir Ağa’ nın yeri olarak bilinen kumluk (sonradan Neptün Plajı ve otel ile gazino olarak anılacak) arazide bin kişilik plaj, gazino, eğlence ve oyun alanı gibi projelerde yer
aldığını 6 Kasım 1963 tarihli Yeni Mersin’ de yayınlanan ‘Turizm mevzuunda çalışmalar’ adlı makalesinde detaylarıyla anlatıyor..
Manav açtığı mimarlık bürosunda pek çok proje üzerinde çalışırken 1968’ de büyüyen ve gelişen limanla birlikte cazibe merkezi haline gelen kentte ofis ve mağazacılık alanında boşluğu görür…
Hemen işe koyulur…
En altta bodrum olmak üzere 3 çarşı katı ve üzerinde yer alan set kafeterya, bunun da üzerinde 8 büro katı, en üste de 1,5 kattan oluşan Roof Restoran ile toplam 13 katlı, 8500 metre kare inşaat alanlı projenin çizimi ardından vakit geçmeden 1968 başında ilanları gazeteleri süslemeye başlar…
İlanların en dikkat çeken yanı ’92 lüks dükkân ve 112 lüks ofisin’ yer alacağı iş merkezindeki 3 katlı çarşıya iki yürüyen merdivenle ulaşılacak olmasıdır…
Manav, o güne kadar Ankara Kızılay bölgesinde yükselen gökdelen dışında Türkiye’ de İstanbul’ da bile benzeri olmayan yürüyen merdivene sahip çarşı ve çok sayıda ofisin yer aldığı tesisi Mersin’ e kazandırırken başlayan bu ve benzeri yüksek katlı inşaat furyasının kent siluetini bozacağı yönündeki cılız uyarıları kimseler duymaz bile…
Maket üzerinde henüz Belediye tarafından ruhsata bağlanmamış projede yer alan dükkânlar 30 bin ile 75 bin liraya ve ofisler 30-40 bin lira arası değişen fiyatlarla kapış kapış satılır…
O günlerde böylesine büyüklükte projeyi gerçekleştirecek maddi gücü olmayan Manav’a Mersin’ li iş adamı Mario Diyab yardımcı olacak ve Diyab’ ın kefaletiyle Mersin’ deki bir banka 48 bin 500 liralık kredi açacaktır… *
Projenin gördüğü ilginin ardından Güven Kollektif Şirketinin bir yıl sürecek gazete ilanları süslemeye başlar gazeteleri…
Yarım sayfayı dolduran ilanlar; “Mersin’ in en güzel yeri olan, yeni açılan 35 metrelik sahil asfaltı üzerinde (Sadık Eliyeşil villası bitişiğindeki) arsasında yaptıracağı lüks ve KONFORLU apartman inşaatına başlanmıştır.” Diye başlar…
Ve detaylarla devam eder:
“Projesi, Adana ve Tarsus’a şahane villa ve apartmanlar kazandıran Adananın en meşhur mimarı Ulvi Özdemir tarafından çizilmiş olan lüks apartmanımızın özellikleri; kaloriferli, asansörlü, daimi sıcak sulu, lüks banyo takımları, otoparklı” olacağı duyurulurken asıl can alıcı hususa dikkat çekilir;
“Başka hiçbir apartmanda bulunmayan şahane deniz manzarası”
Fırıncı Kerim Dinç’ in kızıl kiremitli evi kısa zamanda yerini ‘şahane deniz manzarasıyla’ kentin denizle olan bağını kesen yüksek katlı Altın Anahtar sitesine bırakır…
* Mut ÇITLIK Kültür Sanat Dergisi adına 2008 yılında Nihat Mustul tarafından gerçekleştirilen Hüseyin Yaşat Manav söyleşisinden