Günümüzde depremin zamanı dışında diğer merak edilenlerine geçmişten çok daha fazla vakıfız…
Örneğin fay haritaları sayesinde afet yaşanacak bölgeleri hatta olası depremlerin şiddetlerini ve yaratacağı hasarları da gerçeğe yakın olasılıklarla ön görebiliyor bilim insanları, konuya vakıf uzmanlar…
On bin yıllık kadim tarihin insanlık hafızasına nakşedilen ve nesilden nesile aktarılan bilgiler bile geçmişten geleceğe izler ve derslerle dolu…
O birikimle atalarımız başlarını sokacakları mekânlar için ovaları değil, zemini sağlam yamaçları tercih etmiş, bu sayede ve büyük bedeller ödeyerek nesillerini sürdürebilmişler…
Mezopotamya’ dan Anadolu’ ya uzanan ve ‘bize bir şey olmaz’ kaderciliğinin yaşamın her alanında karşımıza çıkmasına karşı bu mirasın öğrettiği ve günümüze kadar bedel ödenerek öğrenilmiş bazı temel gerçekler var:
-Bir yerde deprem olmuşsa, o yerde günün birinde mutlaka yeni deprem olur…
-Yaşam alanları bereketli ovalar üzerinde değil, sert zemine sahip yamaçlar üzerinde kurulur…
Günümüzde jeoloji bilimi sayesinde bu iki temel gerçeğe ilaveten ‘fay hatları üzerine hangi amaçla olursa olsun, inşaat yapılmaz’ ilkesini de öğrenmiş olmamız gerekiyordu…
Marmara depremi bu etmenin önemini ortaya çıkan büyük felaketle öğretmiş olmalıydı ancak ülke nüfusunun yüzde 15’ ini etkileyen en az 5 milyon insanımızı evsiz bırakan son yıkıcı deprem gösterdi ki, bu tabiatın tartışılması bile anlamsız ilkeleri dikkate alınmamış…
Nereden mi biliyoruz?
Jeoloji Mühendisleri Odası 2021 yılında bir biri peşi sıra ‘Fay üzerinde yaşayan kentlerimiz’ başlığıyla tam 18 ilin röntgen ne kelime MR’ ını çekip ülkede etkili, yetkili ne kadar kurum varsa bilgilenmeleri için göndermekle kalmamış, Oda’ nın sitesinde yayınlayarak kamuoyuyla paylaşmış…
Manisa, Burdur, Balıkesir, Aydın, Erzurum, Hatay, Konya, Bingöl, Kahramanmaraş, Osmaniye, Tokat, Kocaeli, Kayseri, Muğla, Denizli, Eskişehir, Erzincan, Hakkâri illerinin jeolojik yapısı, deprem riskleri ve alınması gereken önlemler…
Raporlar kimlere mi gönderilmiş?
Cumhurbaşkanından Meclis başkanlarına, konuyla bağlantılı bakanlara, MHP’ sinden HDP’ sine, her kentin raporu o ilin tüm Milletvekillerine, ilin valisi ve büyükşehir belediye başkanına, AFAD’ ından TMOBB il temsilciliğine…
Şimdi bize ‘kader’, ‘takdiri ilahi’ diyor ve olanları önlenemez, önüne geçilemez diye anlatıyorlar ya son büyük felaketin ardından öncelikle okuduğum Kahramanmaraş ve Hatay raporları, 2 yıl öncesinden gelmekte olan depremleri vuracağı noktalar ve büyüklüklerine varıncaya kadar haber vermekle kalmayıp yapılması gerekenleri herkesin anlayacağı dille anlatıyor aslında..
Jeoloji Mühendisleri Odasının onca emekle hazırladığı raporların iletildiği hiçbir kurum ve kişiden olumlu olumsuz dönüş olmamış…
Oda Başkanı Hüseyin Alan raporların iletilmesi ardından yaşananları şöyle anlatıyor:
“Temsilciliklerimize aktif fayların lokasyonlarını tam olarak belirleyerek imar uygulamaları konusunda çalışma yapmaları gerektiğini söyledik. Maraş’taki oda temsilcimiz, iki defa Maraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ile görüşüp fay zonlarının imar planları üzerine işlenmesi gerektiğini söylediğinde Güngör ‘Ben bu planlara inanmıyorum ki’ demiş”
Oysa bakın Maraş raporunda ne deniyordu:
“Kahramanmaraş kent merkezi zemini alüvyon olan illerimizden biridir. Deprem dalgaları bu tür zeminler tarafından büyütülerek binalara iletilir. Zemin büyütmesi olarak tanımlanan bu durum bir deprem olduğu takdirde Kahramanmaraş kent merkezinin kaya üzerinde yer alan illerden daha şiddetli olarak sarsılacağı, bunun sonucunda da hasar oranının fazla olacağı anlamına gelmektedir. Örneğin 2020 yılında yaşanan İzmir ve Sivrice depremleri deprem merkezinden çok uzaklarda büyük hasarlar yaratmış, bunun ana nedeni olarak da düşük yapı kalitesi yanı sıra zemin büyütmesi gösterilmiştir.
Öte yandan yapılan araştırmalar büyük bir depremde Kahramanmaraş kent merkezinin bilhassa güney kesimlerinde sıvılaşma olaylarının da yaşanabileceğini göstermektedir. Belli büyüklüğe ulaşan depremlerde belli koşullara sahip zeminlerde meydana gelebilen sıvılaşma, zeminin üstündeki yapıları taşıyamamasına neden olmakta, yapılar yer sarsıntısının bir sonucu olan bu olay nedeniyle de hasar almaktadır.”
Raporda ‘Kahramanmaraş’ın önemli kısmının alüvyon, bir kısmının da biraz daha yaşlı ama yine zayıf zemin birimleri üzerinde yer alan bir bölgede yerleştiği için geçmiş depremlerde zeminden kaynaklanan olumsuzluklar yaşadığı ve gelecekte de yaşayacağı’ saptandıktan sonra asıl can alıcı hususların altı şu ifadeyle çekiliyor:
“Yapılacak araştırmalar ile fay yerlerinin hassas olarak belirlenmesi gerekmektedir. Kahramanmaraş kentinin depremselliği bununla da sınırlı değildir.
İl merkezinin 10-11 km güneyinden geçen Doğu Anadolu Fayının Pazarcık ya da Türkoğlu segmenti 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmemiş, 7.4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesine sahip bir faydır ve Türkiye’nin üzerinde deprem beklentisi olan önemli sismik boşlularından biridir. Yine Türkoğlu ve Nurhak ilçe merkezleri ile 40’a yakın eski köy statüsünde bulunan mahalle ile bazı baraj ve gölet gibi tesisler doğrudan diri fay hatları veya zonları üzerine oturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında yapılacak çalışmaların sadece il merkezinde değil kent bütününde yapılmasının önemi ve aciliyeti kendisini açıkça göstermektedir.”
Jeoloji Mühendisler Odası bununla da yetinmemiş…
Kahramanmaraş’ın gelecekteki olası depremi en az zararla atlatabilmesi için yapılması gerekenleri ana başlıklarıyla sıralamış…
Örneğin “Deprem mastır planı dikkate alınarak kentin gelişim ve yerleşim stratejilerinin belirlenmesi gerekmekte olup bu çerçevede aktif fay hatlarının çevre düzeni haritalarına işlenmesi
ve aktif fay zonlarının sakınım bandı içinde kalan alanların 1. Derece doğal eşik değerler arasına alınması,
Nazım ve uygulama imar planlarının çevre düzeni planlarında yapılan bu değişikliklerden sonra gözden geçirilerek, aktif fay hatlarının sakınım bantlarının imar planlarına işlenerek yenilenmesi” önerileri raporun sonuç bölümünde yer almakta…
JMO’ nun bugün yaşanan büyük yıkımın ardından çok daha anlam kazanan raporu şu cümleyle bitiyor:
“JMO, Kahramanmaraş İli yönetimi ve karar vericilerini ilin deprem ve diri fay tehlikesi hakkında uyarıcı ve yönlendirici olma amacındadır. Odamız bu konuda talep edildiği takdirde iş birliğine hazırdır.”
Jeoloji Mühendisleri iş birliğine hazır ama karar verici mevkide oturan en üst düzeydeki kent sorumlusu Büyükşehir Belediye Başkanı ‘fay zonlarının imar planları üzerine mutlaka işlenmesi’ önerisine karşı ‘Ben bu planlara inanmıyorum’ diyerek kapıları kapatıyor…
Ve aradan iki yıl geçmeden Maraş, tam da bilim ışığında uzmanların tanımladığı fay ekseninde ve ön gördükleri büyüklükten de daha şiddetli depremle yıkılıyor…
Şimdi yaptıkları binalar yerle bir olan müteahhitler gözaltına alınıyor..
Alınsınlar elbette ama suçlular onlardan mı ibaret?
JMO uyarılarını ciddiye almayan, ‘inanmadığını’ söyleyip bilimselliği ret eden, diri fay hatlarının sakınım bantlarını yeşil alana ayırması gerekirken iskâna açıp imar ruhsatı veren Belediye Başkanı ve ekibinin hesap vermesi gerekmez mi?
Zemin etüdü yapanlar, yapı denetim elemanları, şantiye şefleri, betondan demirden çalan malzeme hırsızları, duygusal ilişkiler sonucu inşaat yapılacak arsanın yoğunluğunu şişirenler…
Masumu olmayan bir trajik hikâye bu…
Ve korkarım ki, bu aymazlıkla yaşamakta olduğumuz kâbus daha kötü sonlanacak…