halkalı escort bayanlar
SİTESOL1
SİTESAĞ1

FEN FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ELEMANI DR. ÖĞR. ÜYESİ EMRAH KIRDÖK’ÜN KOORDİNESİNDEKİ EKİP TAŞ DEVRİNDEN KALMA SAKIZDAN ELDE EDİLEN DNA’DAN DÖNEMİN HASTALIKLARINA IŞIK TUTUYOR

Gündem (mersindesonhaber) - mersindesonhaber | 24.01.2024 - 12:06, Güncelleme: 24.01.2024 - 12:06 1073+ kez okundu.
 

FEN FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ELEMANI DR. ÖĞR. ÜYESİ EMRAH KIRDÖK’ÜN KOORDİNESİNDEKİ EKİP TAŞ DEVRİNDEN KALMA SAKIZDAN ELDE EDİLEN DNA’DAN DÖNEMİN HASTALIKLARINA IŞIK TUTUYOR

Yaklaşık 9700 yıl önce, şu an Göteborg olarak bildiğimiz İskandinavya’nın batı kıyısında bir insan grubu kamp yapıyordu. Burada balık tutuyor, avlanıyor ve besin veya diğer amaçlar için toplayıcılık yaparak hayatlarını sürdürüyorlardı.

Bu grupta yaşayan birkaç çocuğun ise özel bir hikayesi vardı: biraz alabalık, geyik ve fındık tükettikten hemen sonra, huş ağacı reçinesi çiğneyerek bir tür yapıştırıcı yapmaya çalışıyorlardı. Ancak bu çocuklardan bir tanesi, ciddi bir diş eti hastalığı yüzünden hem geyik etini yemekte hem de reçineyi çiğnemekte sorun yaşıyordu... Yukarıda bahsedilen insan topluluğu hakkında bu kadar fazla bilgiye sahibiz çünkü uluslararası bir araştırma ekibi uzun süredir Huseby Klev’de bulunan çiğnenmiş reçine parçaları üzerine çalışıyor. Stockholm Üniversitesi Arkeoloji ve Klasik Çalışmalar Bölümü’nde doktora sonrası araştırması sırasında materyali analiz etmeye başlayan ve orta taş dönemine (Mezolitik) tarihlenen antik sakızlarla ilgili metagenomik çalışmayı koordine eden Üniversitemiz Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü’nden Dr. Emrah Kırdök, "Huseby-Klev çiğnenmiş sakızının DNA dizileri açısından çok zengin bir materyal olduğunu tespit ettik. Bununla birlikte hem bir diş eti hastalığı olan periodontit ile ilişkili olduğunu bildiğimiz bakterileri hem de daha önce çiğnenmiş tüketilmiş bitki ve hayvan DNA materyali bulduk." ifadelerini kullandı. Orust’taki Huseby Klev bölgesinde 30 sene önce yapılan kazı çalışmalarında, yontma taş kalıntılarla birlikte MÖ. 10,040-9610 (kalibre edilmiş) yıllık çiğnenmiş huş ağacı reçinesi bulundu. Elde edilen yontma taş materyali aynı zamanda taş devri (mezolitik) dönemine ait bir işaret olarak kabul ediliyor. Huseby Klev’den elde edilen bu üç çiğnenmiş sakız parçasına ait insan genetik verisi daha önce incelenip yayımlanırken (https://doi.org/10.1038/s42003-019-0399-1) bu çalışmayla birlikte, insan kaynaklı olmayan DNA dizileri de incelendi. Antik sakız materyalinden elde edilen verilerin bilgisayar üzerinde analizleri aşamasında Dr. Emrah Kırdök ile birlikte büyük zaman harcayan ve mezolitik dönem sakızındaki DNA karışımından farklı türlerin tespiti üzerine çalışmanın zorlayıcı bir görev olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Andrés Aravena ‘’Farklı türlerin ve organizmaların tespit edilmesi için birden çok hesaplamalı analiz aracı kullanmamız gerekmişti. İhtiyacımız olan araçların hepsi antik DNA uygulamaları için uyarlanmış değildi. Bu nedenle harcadığımız zamanın çoğu bu araçları kullanabilmek için gerekli ayarlamaları yapmakla geçti. Antik DNA metagenomiği hala gelişmekte olan bir alan olmasına rağmen, bu tip bir materyal üzerine yapılan çalışma sayısı henüz pek fazla değil.” şeklinde konuştu. Bu çalışma üzerinden yürütülen projenin başında yer alan Stokholm Üniversitesi Paleogenetik Merkezi'nden Prof. Dr. Anders Götherström ise ‘’Bu çalışma, İskandinavya’nın batı kıyılarındaki küçük avcı-toplayıcı grubunun hayatıyla alakalı anlık bir görüntü sağlıyor, bence bu harika bir şey. İncelediğimiz bu materyal sayesinde İskandinavya’nın batı kıyılarında 9700 yıl önce yaşayan bu gençlerin geyik, alabalık ve fındık tükettiklerini ve içlerinden birinin ciddi düzeyde diş problemleri yaşadığını biliyoruz.’’ dedi Dünyanın en çok atıf alan dergilerinden birisi olan Scientific Reports dergisinde de yayımlanan makaleye ücretsiz olarak ulaşmak için lütfen tıklayınız. https://www.nature.com/articles/s41598-023-48762-6
Yaklaşık 9700 yıl önce, şu an Göteborg olarak bildiğimiz İskandinavya’nın batı kıyısında bir insan grubu kamp yapıyordu. Burada balık tutuyor, avlanıyor ve besin veya diğer amaçlar için toplayıcılık yaparak hayatlarını sürdürüyorlardı.

Bu grupta yaşayan birkaç çocuğun ise özel bir hikayesi vardı: biraz alabalık, geyik ve fındık tükettikten hemen sonra, huş ağacı reçinesi çiğneyerek bir tür yapıştırıcı yapmaya çalışıyorlardı. Ancak bu çocuklardan bir tanesi, ciddi bir diş eti hastalığı yüzünden hem geyik etini yemekte hem de reçineyi çiğnemekte sorun yaşıyordu...

Yukarıda bahsedilen insan topluluğu hakkında bu kadar fazla bilgiye sahibiz çünkü uluslararası bir araştırma ekibi uzun süredir Huseby Klev’de bulunan çiğnenmiş reçine parçaları üzerine çalışıyor.

Stockholm Üniversitesi Arkeoloji ve Klasik Çalışmalar Bölümü’nde doktora sonrası araştırması sırasında materyali analiz etmeye başlayan ve orta taş dönemine (Mezolitik) tarihlenen antik sakızlarla ilgili metagenomik çalışmayı koordine eden Üniversitemiz Fen Fakültesi Biyoteknoloji Bölümü’nden Dr. Emrah Kırdök, "Huseby-Klev çiğnenmiş sakızının DNA dizileri açısından çok zengin bir materyal olduğunu tespit ettik. Bununla birlikte hem bir diş eti hastalığı olan periodontit ile ilişkili olduğunu bildiğimiz bakterileri hem de daha önce çiğnenmiş tüketilmiş bitki ve hayvan DNA materyali bulduk." ifadelerini kullandı.

Orust’taki Huseby Klev bölgesinde 30 sene önce yapılan kazı çalışmalarında, yontma taş kalıntılarla birlikte MÖ. 10,040-9610 (kalibre edilmiş) yıllık çiğnenmiş huş ağacı reçinesi bulundu. Elde edilen yontma taş materyali aynı zamanda taş devri (mezolitik) dönemine ait bir işaret olarak kabul ediliyor. Huseby Klev’den elde edilen bu üç çiğnenmiş sakız parçasına ait insan genetik verisi daha önce incelenip yayımlanırken (https://doi.org/10.1038/s42003-019-0399-1) bu çalışmayla birlikte, insan kaynaklı olmayan DNA dizileri de incelendi.

Antik sakız materyalinden elde edilen verilerin bilgisayar üzerinde analizleri aşamasında Dr. Emrah Kırdök ile birlikte büyük zaman harcayan ve mezolitik dönem sakızındaki DNA karışımından farklı türlerin tespiti üzerine çalışmanın zorlayıcı bir görev olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümünden Dr. Andrés Aravena ‘’Farklı türlerin ve organizmaların tespit edilmesi için birden çok hesaplamalı analiz aracı kullanmamız gerekmişti. İhtiyacımız olan araçların hepsi antik DNA uygulamaları için uyarlanmış değildi. Bu nedenle harcadığımız zamanın çoğu bu araçları kullanabilmek için gerekli ayarlamaları yapmakla geçti. Antik DNA metagenomiği hala gelişmekte olan bir alan olmasına rağmen, bu tip bir materyal üzerine yapılan çalışma sayısı henüz pek fazla değil.” şeklinde konuştu.

Bu çalışma üzerinden yürütülen projenin başında yer alan Stokholm Üniversitesi Paleogenetik Merkezi'nden Prof. Dr. Anders Götherström ise ‘’Bu çalışma, İskandinavya’nın batı kıyılarındaki küçük avcı-toplayıcı grubunun hayatıyla alakalı anlık bir görüntü sağlıyor, bence bu harika bir şey. İncelediğimiz bu materyal sayesinde İskandinavya’nın batı kıyılarında 9700 yıl önce yaşayan bu

gençlerin geyik, alabalık ve fındık tükettiklerini ve içlerinden birinin ciddi düzeyde diş problemleri yaşadığını biliyoruz.’’ dedi

Dünyanın en çok atıf alan dergilerinden birisi olan Scientific Reports dergisinde de yayımlanan makaleye ücretsiz olarak ulaşmak için lütfen tıklayınız. https://www.nature.com/articles/s41598-023-48762-6

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve mersindesonhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.